10 Ağustos 2012 Cuma

Burçlar Kuşağı - Zodyak

Bir gökcisminin, başka bir cismin kütleçekimine yakalanarak onun çevresinde çizdiği yola yörünge, bu yörüngeden geçen düzleme yörünge düzlemi denir. Ekliptik, Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesinden geçen düzlemdir. Yani Dünya’daki bir gözlemciye göre Güneş’in görünen yörüngesi ya da yol haritası da denebilir.

Gökyüzü, insanlar tarafından hayali çizgilerle 88 alana bölünmüştür ve her birinde bir takımyıldız bulunur. Dünya’dan bakan biri için Güneş daima belirli takımyıldızların alanı içerisinde görünecektir çünkü bu takımyıldızlar ekliptik hizasında yer alır.


 Diğer yıldızların uzaklığı, onları hareket etmiyorlarmış gibi görmemize neden olur. Böylece takımyıldızlar çok uzun süre şekillerini korur. Hatta eski zamanlarda yıldızların sabit olduğu, diğer gezegenlerin ve Güneş’in ise görünmez küreler üzerinde Dünya çevresinde döndükleri düşünülmüştü. 

Dünya, Güneş’in çevresinde büyük bir hızla döner ve Güneş’i görüş açımız sürekli değişir. Yaklaşık 30 günde bir Güneş’i başka bir takımyıldızın alanında görürüz. Yani Güneş ve gezegenler yıl boyunca bu kuşak üzerinde yol alır.


Yukarıdaki resimde Güneş'in hareket yönü üzerinde olan takımyıldızlar zaten tanıdık gelmiştir. Yılan takımyıldızından ise geçmediği için Yılan, burçlar kuşağında yer almaz.

12 burcun dışında ara sıra 13. burca dair söylentiler duyulur. Burçlar kuşağında aslında 13 takımyıldız vardır. Güneş, Yılancı isimli bir takımyıldızın alanından daha geçer fakat daha sonra Akrep ile birlikte sayılmış ve 12’de karar kılınmıştır. (Yılan ve Yılancı farklı takımyıldızlardır)

Venüs Terazi’de, Mars Akrep’te tarzı söylemleri elbet duymuşsunuzdur. Ekliptik düzlemine yakın bir düzlemde hareket eden bu gezegenler de burçlar kuşağında ilerler. Böylece onlar da Güneş gibi herhangi bir takımyıldızın hizasında bulunabilir.  Kimi insanlar bu hareketlerin kendi yaşamlarına etki edeceğini düşünür. Eski zamanlarda da her insanın bir yıldızının olduğu ve kaderlerine etki ettiği düşünülmekteydi.


6 Ağustos 2012 Pazartesi

Dürbün ile Gök Gözlemi

Teleskoplar, yüksek büyütme ve ışık toplama özellikleriyle gök gözlemi için zorunluluk gibi görünürler. Oysa dürbünlerle de gök gözlemi yapmak mümkündür. Elbette Mars’ın yüzeyini göremeyebilirsiniz ama gök cisimlerinin, takımyıldızların konumlarını saptamak için ideallerdir. Görüş açıları geniştir, ışık toplama ve büyütme oranları amatör gözlemciler için yeterlidir. Ortalama bir dürbün insan gözünden 50 kat fazla ışık toplayabilir.


Dürbün modellerinde 2 ana özellik vardır ve bunlar model isminin başında 10x50 şeklinde yazar. İlk sayı kaç kat büyüttüğünü, ikinci sayı ise mercek açıklığını belirtir. Açıklık arttıkça ışık toplama miktarı artar. Büyütme oranı arttıkça görüş açısı daralır. Piyasada 8x42, 10x50, 20x80 gibi özelliklere sahip dürbünler bulunmaktadır. 10x50 üzeri dürbünler için tripod neredeyse zorunluluktur çünkü 10 kattan fazla büyütüldüğü için daralan görüş açısı en ufak titremede bozulur ve net bir görüntü alamayız. Ben de bir Konus marka 20x80 kullanıcısı olarak tripod ile kullanmaktayım. Tripod ile uğraşmak istemeyenler 10x50’lik bir modeli tercih edebilirler. Dürbün satın alırken de bu özellikler ile birlikte hangi şekilde kullanacağımıza dikkat etmeli, güvenilir markaları tercih etmeli, kırmızı vb. renkte kaplamalı merceği olanlardan kaçınmalıyız. Celestron, Nikon gibi markalar kaliteli olmasının yanında ülkemizde çok da pahalıdır. Konus markalı olanlar ise oldukça idealdir. 170 lira olan Konus marka 20x80’in fiyatı, aynı özelliklere sahip bir Celestron marka dürbünde 500 lirayı aşacaktır. Merceklerimiz azıcık daha kaliteli olacak diye 2 katından fazla ödememeliyiz elbette.

Gök gözleminde en büyük yardımcınız Stellarium yazılımı olacaktır. Stellarium gerçek zamanlı bir gök haritasıdır. Yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin konumlarını, hangi saatte hangi yönde olacaklarını büyük bir doğrulukta gösterir. Gezegenlerin ve uyduların evrelerini, dönüş sürelerini vb. şeyleri de gözleyebilir, tıkladığınız her yıldızın/gezegenin sıcaklık, uzaklık, parlaklık ve görünürlük gibi özelliklerini görebilirsiniz. Türkçe dil desteği de sunan program, gözlem yerinizi seçtiğiniz takdirde (Örneğin İstanbul/Beşiktaş) enlem ve boylamı otomatik olarak ayarlayacaktır.

20x80 dürbün ile neler görülebilir?

- Ay’ın kraterlerini tek tek sayıp haritasını dahi yapabilirsiniz.
- Jüpiter ve Venüs’ü renkli daireler olarak, Jüpiter’in uydularını ise nokta şeklinde görebilirsiniz.
- Satürn ve Mars’ı küçük daireler olarak görseniz de fazla ayrıntılı olmayacaktır.
- Yıldızların renklerini görebilir ve ortalama hangi özelliklere sahip olup hangi evrede olduklarını araştırabilirsiniz.
- Takımyıldızlarını takım halinde göremezsiniz çünkü 20x80’in büyütme oranından dolayı görüş açısı dardır. Bunun yerine tek tek ya da ikişer olarak yüksek parlaklıkta görebilirsiniz.
- Yıldız kümelerini görebilirsiniz. Örneğin Ülker.
- Andromeda gibi yakın galaksilerin de gözlenebileceği söyleniyor (henüz deneme imkanım olmadı bunu)
- Gözünüzle göremediğiniz yüzlerce yıldızı görebilirsiniz ama hiçbir yıldız ayrıntılı olmayacaktır çünkü cidden çok uzaktalar.

İman ve Elektron?

Biz insanlar tarih boyunca bir şeylere inanmış, görünen ya da görünmeyen, kendi elimizle yaptığımız ya da gökten geldiğine inandığımız şeylere tapmışızdır. Tanrılar yağmur yağdırsın diye bir şeyleri öldürdük, Zeus'a karşı geldikleri için öldürdük, İsa'nın kudretini kanıtlamak için öldürdük, İslamiyeti yaymak için öldürdük. Ve bunlar günümüzde de devam etmektedir...


Öğrenme arzumuz bizi daima bilime yönlendirmiştir. Fakat dini baskı altında bilim her zaman bir şeylere uydurulmak zorunda kalmıştır. Bilimin dine uydurulma çabası elbette ki gelişmelerin önünü kesmiş, bilimsel çalışmalar her zaman kapalı kapılar ardında gizlice yürütülmek ve gerçekler saklanmak zorunda kalmıştır. Günümüzde ise durum tersine dönmüş ve inançların bilime uydurulmaya çalıştığı dönem başlamıştır.

"Karadelikler varmış ama bu kutsal kitapta yazıyor zaten", ya da "Işınlanma olabilir zaten Hz. bilmemkim aynı anda 2 yerde bulunuyormuş" gibi cümleler duyabilirsiniz. Bu adamlar kutsal kitapları didikleyerek, katlayarak, belirli cümleleri birleştirerek, baş harflerini yan yan getirip ters çevirerek falan bir şekilde bütün elementlerin isimlerini çıkartırlar, laf dalaşına girerek kendinizi yormayın.

Rönesans dönemi ile azalan kilise baskısı sayesinde insanlık çağ atlamış, her türlü bilimsel gelişmenin, insan haklarının, modern medeniyetin önü açılmıştır. Aydınlanan Avrupa karşısında dini sebepler vb. nedenlerden dolayı geri kalan Osmanlı İmparatorluğu giderek zayıflamış ve elbet çökmüştür. Cumhuriyet döneminde yaşanan gelişmeler Türkiye'yi diğer gelişmiş çağdaş medeniyetlere yaklaştırsa da günümüzde yeniden gerici düşünceler her yeri sarmıştır. Yukarıdaki karikatür ise durumu ancak bu kadar güzel anlatabilirdi...

KARADELİKLER VE CİNLER?

Ve karşınızda, okuduğum bir gökbilim kitabından bazı bölümler. Oldukça bilimsel gidiyordu aslında? Birden ne olduysa cinler falan karıştı.

"Her gökadanın merkezinde, büyük kütleli karadeliklerin var olduğu düşünülmektedir. Bu durum, oldukça anlamlıdır. Hatta Samanyolu galaksisinde bir milyardan daha fazla karadelik olduğu sanılmaktadır. Acaba Dünyalılar; insan yahut cin, karadelik tünellerini kullanarak, yolculuk yapabilirler mi? Bir karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu parçacıklar, başka bir evrene veya bir köşesine taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün mü?


Nitekim Kur'an da ki Hızır meselesi, geçmişe ve geleceğe yolculuk için ilginç bir örnektir. Aynı şekilde cinlerin, 'İkinci Sema'nın sınırlarına kadar, yolculuk yaptıkları, burada, 'İkinci Sema'dan dinleme yapmak isterken kovuldukları, açık bir şekilde, ifade edilmektedir. 'Cinler'in İkinci Sema'nın sınırlarına yaklaşmaları için, gidiş-geliş toplam süre; milyarlarca sene, yolculuk yapmalarım gerekiyor. Bunun ise, karadelikler olmadan başarılması, mümkün gözükmüyor. Cinlerin ne hızları, nede yaşam süreleri, Kur’an ifadeleriyle, muhkem olan bu yolculuğu yapmaya, yetmez. Ancak, yolculuk yaptıkları da kesin."


"...sonuçta, milyarlarca galaksi, süper dev karadeliklere dönüşürken; karadelikler, 'sonsuza yaklaşan hızla' kafa kafaya gelecek ve hiper dev bir karadeliğe dönüşecektir.


İşte bu, 'büyük patlama'ya hazır, maddenin, sonsuz incelerek, madde olmaktan çıktığı, 'nur(akdelik) noktası'dır. Sonsuz yoğun, sonsuz ince, sıfır boyutlu, sıfır hacimli ve patlamaya hazır 'nur' noktası. İşte yaklaşan 'Saat' budur. İşte 'Kıyamet' den sonra 'Kıyamet' budur. İşte bu 'an', evrenlerin Rabbi olan Sonsuz Yüce Allah'ın, Gökleri ve Yerleri, yeni baştan yaratacağı 'an'dır. İşte 'Kıyamet'in arkasından, beklenen ikinci ve 'Son Büyük Patlama' anı. İşte bu 'an'da, Cennetler-cehennemler yeniden yaratılacak ve ebedi kalacaklar."

Curiosity Mars'a İniş Yaptı - İlk Görüntüler

Curiosity iniş yaptıktan sonra ilk olarak kendi gölgesinin fotoğrafını çekerek Dünya'ya gönderdi.

5 Ağustos 2012 Pazar

Mars Robotu "Curiosity" Yarın Sabah Mars'a İniş Yapıyor

NASA'nın 9 aydır yollarda olan Mars robotu Curiosity (Merak) yarın sabah (6 Ağustos) Türkiye saati ile 07.31'de Mars yüzeyine iniş yapacak. İniş anını göremeseniz de NASA'daki heyecanlı yüzleri görmek için aşağıdaki linke göz atabilirsiniz.

NASA TV
http://www.nasa.gov/multimedia/nasatv/index.html



-Plütonyumla çalışan jeneratörler 14 yıl ısı ve elektrik sağlayabiliyor.
-Daha önceki Mars gezginlerine göre 10 kat daha ağır bilimsel yük taşıyor.
-Yüzeyi süpürüp delebilecek.
-Organik bileşiklerin kesin tanımını yapabilecek.
-Kayayı vuracak lazeri de var.
-Dünya ile Mars arasındaki engin mesafe nedeniyle 13 dakika gecikmeli veri iletecek.

İnsanlık, pazartesi günü tarihi bir uzay keşfine ilk adımı atıyor. Geçen yıl Kasım ayında fırlatılan Curiosity, 9 ayda 560 milyon kilometrelik yol katetti. Curiosity’nin inişi çok hassas. Çünkü Mars atmosferinde “çok belirli” bir noktaya “tam isabet” ettirilmesi gerekiyor. Son olarak cumartesi rota değişikliği yapan California’daki mühendisler aracı belirlenen noktayı 1 kilometreden az bir mesafeye indiricek.

Sabah 07.31’de

“Mars Bilim Laboratuvarı” diye de bilinen Curiosity bugüne kadarki en gelişmiş Mars aracı. Mars’ın en derin noktalarından olan Gale Krateri’ndeki kayaları inceleyecek. Burada Kızıl Gezegen’in bir zamanlar mikrobik yaşamı desteklemiş olabileceğine dair işaretler aranacak. 2.5 milyar dolara mal olan aracın inişi 6 Ağustos Pazartesi Türkiye saati ile 07.31 olarak hesaplandı. Bu tamamen otomatik bir iniş olacak.

Gökbilim Öyküleri 04 - Mars VS Antares

Antares (Akrep Yüreği), Akrep takımyıldızının alfası (en parlak yıldızı), M1 sınıfında bir süperdev.  M1 sınıfındaki yıldızlar kızılımsı renkte olur ve sıcaklıkları çoğu yıldızdan düşüktür.


Gökyüzünün en parlak 16. yıldızı. Kimi kaynaklarda ise 15. olarak geçer çünkü sıralamada önünde bulunan Capella yıldızı tek yıldız gibi görünen 4 yıldızdan oluşan bir sistemdir. Bu 4 yıldız aynı zamanda 2 çiftyıldızdır. Çiftyıldızlar birbirlerinin kütle çekiminden etkilenerek ortak ağırlık merkezi çevresinde dönen yıldızlardır ve genelde benzer özellikler taşımalarına karşın kimi çiftyıldızların aralarında büyüklük, parlaklık gibi farklar olabilir (Sirius gibi). Capella’nın tek ya da 2 çiftyıldız olarak alınması, Antares’in sıralamasını değiştirir. 

Antares’in mutlak parlaklığı (uzaklığa göre değişmeyen parlaklık) Güneş’ten 65 bin kat fazladır. Yarıçapı Güneş’ten 883 kat büyüktür. Eğer Antares'i Güneş'in yerine koysaydık, Merkür, Venüs, Dünya, Mars ve Jüpiter'i içine alırdı.  Antares yakın zamanda süpernova evresine girecektir.  Süpernova, dev yıldızların enerjilerini tüketerek patlamalarına verilen isimdir.

Antares, eski zamanlarda birçok kez Mars ile karıştırılmıştır. Çünkü ikisi de Dünya’dan yakın parlaklıklarda gözlenir ve ikisi de yanıp sönen büyük kızıl ışıklar olarak görünür. Yunan savaş tanrısı Ares, Romalılar tarafından Mars olarak bilinirdi. Ve Mars diğer kızıl rakibi ile karıştırıldığı için rakibine Anti-Mars, Anti-Ares, Antares ismi verilmiştir. Kimi kaynaklar ise adının Ant-Ares'ten (Mars benzeri) geldiğini söylemektedir.

Akrep takımyıldızının iğnesini oluşturan Shaula ve Lesath yıldızları ise birlikte kedi gözleri olarak anılır. Lesath Yunan dilinde sisli, bulanık, belirsiz gibi anlamlara gelir. Shaula ise Arapça kökenlidir ve anlamı akrebin iğnesidir.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

The Elegant Universe

Paralel evrenler, sicim kuramı ve M kuramı gibi konularda birçok bilim insanının katılımıyla hazırlanmış, teorik fizikçi ve sicim kuramcısı Brian Greene'in anlatımıyla mükemmel bir seri "The Elegant Universe"

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...