Sözlük

A

A0(Angström): Metrenin 10 milyarda biri olan uzunluk ölçüsü. 1 metre = 10.000.000.000 Angström.

Abdomen: Karın, böceklerde vücudun son bölümü.

Afferent nöron: almaçlarda meydana getirilen uyartıları, işlenecekleri yüksek merkezlere ileten sinir hücresi, duyu siniri.

Akıcı mozaik: Hücre duvarının, iki sıra halinde dizilim gösteren fosfolipid molekülleri arasında serbest halde hareket edebilen proteinler içeren yapısı.

Akson: Sinir hücrelerinin son derece uzun olabilen, hücredeki uyartıları diğer hücrelere iletmekte görevli, ince yapılı hücre uzantıları. Çoğu sinir hücresinde yalnızca bir akson bulunur.

Aktif taşınma: Seçici geçirgen özellikteki bir zardan, enerji kullanılması yardımıyla gerçekleşen madde geçişi.

Aktin: Ökaryot hücrelerde, hücre iskeletinin kasılma işlevine sahip iplikçikleri.

Akrozom: Sperm hücrelerinin ucunda bulunan ve spermin yumurta hücresine girebilmek için yumurta zarını eritebilmesini sağlayan enzimleri içeren özelleşmiş lizozom.

Akson: Sinir hücrelerinin son derece uzun olabilen, hücredeki uyartıları diğer hücrelere iletmekte görevli, ince yapılı hücre uzantıları. Çoğu sinir hücresinde yalnızca bir akson bulunur.

Aksonem: Sillerde görülen, merkezde 1 çift çevrede 9 çift şeklindeki özel mikrotübül diziliminden oluşan yapı.

Algı: Fizyolojik ve/veya psikolojik verilerin yardımıyla, herhangi bir iç ya da dış olayın bilincine varma, idrak.

Alkali metaller: Periyodik tablonun ilk sütununda yer alan, kolaylıkla eriyebilen ve/veya uçucu hale geçebilen, tamamı tepkimelerde etkin olan, ısı ve elektriği çok iyi ileten elementler grubu.

Alkaloid: Yapılarında azot bulunan, çoğu uyarıcı ya da ilaç olarak kullanılabilir özellikteki organik maddeler.

Almaç: Belirli kimyasalların veya uyartıları tanıyan, bazı hallerde de bunların hücreye girmesini veya bunlara karşı bir cevabın oluşturulmasını sağlayan bölge ya da yapı, reseptör.

Amfibik: Hem kara hem de su koşullarına uygun.

Amfibiler: Kuyruksuz ve kuyruklu kurbağaları (semenderleri) içeren dört bacaklı omurgalılar sınıfı, ikiyaşamlılar.

Anabolizma: Hücrede metabolizmanın bir parçası olarak gerçekleştirilen yapım olaylarının genel adı. Enerji kullanılarak, basit yapılı moleküllerden karmaşık yapılı moleküllerin sentezi.

Anosmatik: Koklama duyusu gelişmemiş olan.

Araucarioxylon: Erken Triyasa ait bir kozalaklı bitki.

Astar doku: Hayvanlarda vücudun tüm dış ve iç yüzeylerini örten doku, epitel doku.

ATP: Yapısındaki 3 fosfat grubunun sonuncusuna ait bağda yüksek enerji depolayan evrensel enerji molekülü, adenozin trifosfat.


B

Bakteri: Prokaryot hücre yapısındaki mikroorganizma.

Baroreseptör: Basınç değişimlerine karşı duyarlı almaç.

Bazal lamina: Hücre dışı maddenin çok ince bir tabaka haline gelerek; hücrenin beslenmesi, gelişimi, farklılaşması, yenilenmesi ve göç hareketleri gibi işlevler için özelleşmiş hali, bazal zar.

Bikonveks: İki tarafı da dışa kavisli (dışbükey) olan.

Bileşik göz: Tekil görüntü oluşturan ommatidyum birimlerinin bir araya gelmesiyle oluşmuş, bu birimlerin görüş alanlarının birleştirilmesiyle toplam görüş alanının meydana geldiği görme organı.


C-Ç

Camsı cisim: Gözün arka kısmının içini dolduran, akışkanlığı az, pelte kıvamındaki madde.

Crossing over (Parça değişimi): Mayozun Profaz 1 evresinde, homolog kromozomların birbirine kardeş olmayan kromatitleri arasında gerçekleşen DNA parçaları değişimi.

Çubuk hücreleri: Az ışıkta görüşten ve siyah-beyaz görüşten sorumlu olan fotoreseptörler.


D

Dejeneratif hastalıklar: Belirli organ ve dokuların yapı ve işlevlerinin zaman içinde ileri derecede bozulmasıyla karakterize olan hastalıklar. Alzheimer, Parkinson, kalp hastalıkları, kemik erimesi, eklem yangısı, diyabet ve kanser türleri, dejeneratif hastalıkların en iyi bilinen örnekleri.

Dendrit: Sinir hücrelerinin, gövde bölümüne yakın olan ve aksonlardan çok daha kısa olan hücre uzantıları. Diğer hücrelerde oluşturulan uyartıları sinir hücresine almakla görevli olan dendritler, çok sayıda olabilir ve sıklıkla ağaç gibi dallanmış bir görünümüne sahiptir.

Dermis: Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad.

Desmozom: Hücreleri birbiriyle yapıştıran, komşu hücre zarlarını bir arada tutan ve hücre içindeki aktin iplikçiklerine de bağlanma yeri oluşturan, aralıklı bağlantı bölgeleri.

Diatrymid: Dev boyutlu, uçamayan bir kuş türü.

Difüzyon: Maddelerin çok yoğun oldukları ortamdan, daha az yoğun oldukları komşu ortamlara, seçici geçirgen bir zardan geçişi.


Dikromatik görüş: İki farklı renge karşı duyarlı koni hücresinin işlev gördüğü görüş biçimi.

Dinoflagellat: Bitkisel plankton ya da tek hücreli alg. Koloni halinde yaşarlar. Genellikle denizlerde yaşarlar.

Diploid: Birbirinin aynısı halindeki çift kromozom setine sahip olan.

Diurnal: Gündüzleri yaşayan ya da avlanan, gündüzcü.

Diyaliz: Su ve suda eriyen küçük parçacıkların, seçici geçirgen bir zardan difüzyonu.

DNA: Deoksiribonükleik asit, yapısında deoksiriboz adıyla bilinen şeker molekülünü taşıyan çekirdek asidi, temel kalıtsal madde.

DNA polimeraz: Yeni DNA zinciri sentezlemek, Okazaki fragmentlerini sentezlemek ve RNA primerlerini kaldırmak gibi görevlerden sorumlu enzimler ailesi.

Doku: Birbirine benzer görevler için özelleşmiş ve bir araya gelmiş hücreler kümesi.

Dorsal: Sırtsal yüzey, sırt kısmı.

Duyu: Çevredeki uyaranları algılayarak bunlara tepki oluşturabilme yeteneği.


E

Effektör: Sinir hücrelerinin bağlı olduğu ve sinirsel uyarılara karşı verilen cevabın yerine getirildiği bez, kas, hücre veya organ, sonuçlandırıcı yapı.

Efferent nöron: Merkezi sinir sisteminin verdiği tepki kararını, tepkiyi uygulayacak effektöre ileten sinir, motor sinir.

Elektromanyetik spektrum: Boşlukta yayılabilen, manyetik veya elektrik alanlarından oluşan, yüklü parçacıkların hızlanmasıyla meydana gelen enerji yüklü ışımaların, dalga boylarına göre gruplandığı tayf bandı.

Endolenf: İç kulaktaki salyangoz ve yarım daire kanallarının içini dolduran, potasyum içeriğince zengin sıvı.

Endorfin: Omurgalılarda hipofiz bezinden ve beynin talamus bölgesinden salgılanan, ağrı eşiğini yükselterek ağrı dindirici özellik gösteren, morfin benzeri kimyasallar.

Enkefalin: Vücuttaki ağrı ve acı duyusunu düzenlemekten sorumlu olan, salgıları morfin benzeri kimyasallara karşı duyarlı almaçları etkileyen kimyasallar.

Epidermis: Epitel dokunun, en üst tabakası (genellikle vücudun en dış yüzeyini örten doku tabakası), üst deri.

Epitel: Hayvanlarda organizmanın vücut dışını ve iç organlarını astarlayan doku.

Eritrolab: Kırmızı renge karşı duyarlı olan koni hücrelerinin sahip olduğu fotopsin.

Ethmoid: Burun boşluğunu beyin boşluğundan ayıran, buruna şeklini veren kafatası kemiği.


F

Fazik reseptör: Sabit bir şekilde devam eden uyarana karşı yalnızca bir kez impuls oluşturan reseptör. Uyaran devam etse bile bir kez daha impuls oluşturulmaz, hızlı uyum kazanılır.

Feromon: Alan belirlenmesi, topluluk içinde hiyerarşik düzenin sağlanması, üreme döneminde eşlerin birbirini bulması ya da aynı türün bireylerinin birbirini tanıması gibi olaylarda etkili olan, "dış hormon" olarak da adlandırılabilecek koku kimyasalları.
Fizyogenetik düzey: Bir canlının fizyolojik ve genetik açıdan gelişmişliğinin derecesi.

Fizyoloji: Canlıların hücre, doku ve organlarının görevlerini ve bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceleyen bilim.

Flehmen tepkisi: Vomeronasal sisteme sahip olan hayvanların, bu organa daha fazla koku molekülünü ulaştırabilmek için yaptıkları bir yüz hareketi. Bu harekette ağız ve dişler aralanır, dudaklar gerilerek geriye çekilir.

Folikül: Küçük kese şeklindeki yapıların genel adı.

Fotopsin: Koni hücrelerinde bulunan opsin tipi.

Fotoreseptör: Işığa karşı duyarlı almaç.

Fototaksi: Işığa bir cevap olarak yapılan yönlenme hareketi.

Frekans: Dalga hareketi yapan herhangi bir enerjinin, birim zamanda tekrarlanma sayısı (örneğin sesin saniyedeki titreşim sayısı).


G

Ganglia: Sıklıkla sinir hücrelerinin sonlanmalarının ya da gövdelerinin bir araya gelmesiyle oluşan doku toplulukları.


H

Halter organı: Bazı böceklerde, kanat çiftlerinden birinin küçülüp körelmesi sonucu meydana gelen, dengeden sorumlu özel duyu organı.

Herbst cisimcikleri: Kuşların gagalarında, dillerinde ya da ayaklarında bulunabilen özel dokunma almaçları.

Hertz: Devirli bir olayın saniyede ne kadar tekrarlandığını gösteren frekans birimi.

Hipofiz: Beyin tabanında bulunan ve iki kısımdan meydana gelen bir iç salgı bezi.

Homeostazi: İç dengenin belirli sınırlar içinde tutulabilmesi.

Homonculus: Vücudun çeşitli bölgelerinin ne kadar duyarlılıkta ve bu bölgelerin duyarlılığından sorumlu beyin alanlarının ne genişlikte olduğunu gösteren, temsili bir “küçük adamcık” ile de gösterilebilen, beyin içindeki beden haritası.

Hücre: Canlıların en küçük yapısal ve işlevsel birimi.


I-İ

İğne deliği göz: Merceği olmayan, yalnızca dar bir açıklıktan giren ışınların göz küresinde üzerinde görüntü oluşturduğu ilkel göz tipi, pinhole göz.

İmpuls: Uyartı.

İnfrared: Elektromanyetik spektrumun, kırmızı renk veren dalga boylarından daha gerisinde bulunan kısmı, kızılötesi.

İnfrasonik sesler: İnsan kulağının algılayabildiği dalga boyu aralığından daha düşük frekanslı sesler, 20Hz ve aşağısı.

İris: Göze rengini veren tabaka.


J

Jacobson organı: Bazı canlılarda normal koku alma duyusuna ek olarak işlev gören, ağzın tavanı ve burun arasında bulunan özel bir organ, vomeronasal organ.

Johnston organı: Bazı sinek türlerinin antenlerinde bulunan, hareket ve işitmede görevli olan organ.


K

Kemoreseptör: Kimyasal uyaranlara karşı duyarlı almaç.

Klorolab: Yeşil renge karşı duyarlı olan koni hücrelerinin sahip olduğu fotopsin.

Kohlea: İç kulakta işitmeden sorumlu olan yapı (insanlarda salyangoz biçimindedir).

Koni hücreleri: Aydınlıkta ya da bol ışıkta görüşten ve renkli görüşten sorumlu fotoreseptörler.

Konjunktiva: Göz kapaklarının içini astarlayan zar, göz zarı.

Konkav: İçbükey, kalın kenarlı.

Konveks: Dışbükey, ince kenarlı.

Kordotonal organ: Böceklerde basınç, gerim ve işitme algısından sorumlu olan özel reseptör organlar.

Kornea: Gözün en dışta bulunan sert tabakasının yaklaşık 1/6'sını oluşturan, damarsız ve renksiz ön bölgesi, saydam tabaka.

Koroid tabaka: Retinayı beslemekle görevli olan, gözün damar tabakasının arka bölümü.

Korti organı: Kohleanın üç kanalından ortadakinde bulunan, kirpikli hücreleri taşıyan, işitmeden sorumlu esas organ.

Kör nokta: Görme sinirinin ve kan damarlarının göz yuvarını terk ettiği, almaç taşımadığı için görüş yeteneği bulunmayan nokta, optik disk.

Kromofor: Renkleri ayırt edebilme yeteneği bulunan bir tür pigment.


L




M

Magnetozom: Bazı bir hücrelilerde bulunan, manyetik alanların algısından sorumlu organel.

Makrosmatik: Koklama duyusu çok iyi gelişmiş olan.

Mekanoreseptör: Mekanik uyaranlara karşı duyarlı almaç.

Mercek: Gözde ışığın doğru şekilde kırılmaya uğrayarak, ağ tabakaya düşmesini sağlayan yapı, lens.

Mikrosmatik: Koklama duyusu az gelişmiş olan.

Moresnetia: Bilinen ilk tohumlu bitki.

Mukus: Özel yapıdaki epitel hücrelerince salgılanan, koyu kıvamlı ve yapışkan sıvı.


N

Nokturnal: Geceleri yaşayan ya da avlanan, gececi.

Nosireseptör: Ağrı ve acı hissi oluşturan, dokularda hasar yaratıcı uyaranlara karşı duyarlı almaç.

Nöron: Sinir hücresi.

Nötr: Elektriksel yükü sıfıra eşit olan.


O-Ö

Ocellus (çoğul = Ocelli): Bazı omurgasızlarda ve diğer basit yapılı organizmalarda görülen, mercek de taşıyabilen basit göz, nokta göz.

Octavo-lateralis: Balıklarda iç kulak ve yanal sistemin birleşmesinden meydana gelen ikili duyu sistemi.

Ommatidyum: Böceklerde görülen bileşik gözlerin, bir mercekten ve onun etki ettiği fotoreseptörlerden oluşan her bir birimi.

Opsin: Çubuk ve koni şekilli fotoreseptörlerde bulunan, ışığa duyarlı özel pigment proteinleri.

Optik disk: Görme sinirinin ve kan damarlarının göz yuvarını terk ettiği, almaç taşımadığı için görüş yeteneği bulunmayan nokta, kör nokta.

Optik kiyazma: Her iki gözden gelen görme sinirlerinin beyne gitmeden önce karşılaştıkları ve birer çiftlerini beynin diğer tarafına da göndermek üzere çaprazlandıkları alan.

Organel: Hücrenin içerisinde bulunan ve her biri farklı görevlerden sorumlu olan, daha küçük alt birimler.

Ornithischia: Kuş tipi kalça kemerli olan dinozorlara denir.

Ostracoderm: İlk omurgalı balık.

Otolit: İç kulakta bulunan ve sıklıkla denge duyusunda görevli olan, kalsiyum karbonat yapılı kulak kemikleri.

Ozmotik basınç: Ozmoz olayı sonucunda, bir çözeltinin içinde oluşan su basıncı.

Ozmoz (=Osmozis): Seçici geçirgen bir zar yapısından, suyun yoğun olduğu ortamdan az yoğun olduğu ortama kendiliğinden geçişi.

Östaki borusu: Orta kulak ve gırtlak arasında uzanan, bu iki yapı arasındaki hava basıncını dengede tutmakla görevli, kanal şeklindeki yapı.


P

Palaeniscoid: İlk kemikli balık türü.

Papilla: Yüzey alanının artırılması için oluşmuş kıvrım ve çıkıntılar.

Periskopik görüş: Gözlerin görüş alanlarının birbiriyle çok az kesiştiği, dolayısıyla da derinlik algısı bulunmayan görüş, geniş açılı görüş.

pH: Bir maddenin asitlik ya da bazlık derecesini belirten logaritmik skala. Bu skalada 7 nötr iken, 7’nin altı asidik, 7’nin üstü de bazik değerleri belirtir.

Pigment: Sıklıkla protein yapıda olan, renk verici madde.

Pilifer: Yalnızca bazı güve türlerinin baş bölgelerinde bulunan ve yarasaların çıkardığı ultrasonik sesleri algılayabilen, özel işitme organı.

Pinhole göz: Merceği olmayan, yalnızca dar bir açıklıktan giren ışınların göz küresinde üzerinde görüntü oluşturduğu ilkel göz tipi, iğne deliği göz.

Plankton: Hareketleri su akıntılarına bağlı olan ve genelde mikroskopik olarak bulunan ve ekolojik zincirin ilk halkasını oluşturan canlılardır.

Plastit: Bitki hücrelerinde ve bazı bir hücreli canlılarda bulunan, sıklıkla renk pigmenti taşıyan organeller.

Porifera: Omurgasız hayvanların suda yaşayan en ilkel gruplarından biri, süngerler.

Primer: Birinci derecedeki, ilkin, esas.

Proboscis: Hortum şeklindeki uzantı. Kelebeklerin hortum dilleri ve fillerin hortum burunları da proboscis olarak anılır.

Protozoa: Hayvan hücresi özelliği gösteren tek hücreli canlılara verilen genel ad.

Pseudounipolar nöron: Çevresel sinir sisteminde yer alan, tek bir uzun dendriti ve omuriliğe bağlanan tek bir kısa aksonu bulunan duyu siniri. Hücrenin özelliği, dendritinin de aslında akson yapısında olması, ancak bir duyu organına bağlanmasıdır.

Pupil: İrisin ortasında kalan, göze ışığın girdiği açıklık, göz bebeği.


R

Radula: Bazı yumuşakçalarda görülen, üzerindeki kitin yapıda sert çıkıntılar sayesinde dişlerin öğütme görevini de görebilen dil, ağız içi rende organı, dişli dil.

Reseptif alan: Herhangi bir duyu organının ya da sinir hücresinin, uyartılarını algılayabildiği uzay ya da yüzey parçası.

Reseptör: Belirli kimyasalların veya uyartıları tanıyan, bazı hallerde de bunların hücreye girmesini veya bunlara karşı bir cevabın oluşturulmasını sağlayan bölge ya da yapı, almaç.

Retina: Gözün en iç kısmında bulunan, ışığa duyarlı hücrelerin, duyu sinirlerinin ve pigmentlerin bulunduğu, çift katlı ağ tabaka.

Rodopsin: Çubuk hücrelerinde bulunan, A vitamininden sentezlenen, ışığa duyarlı bir molekül.


S-Ş

Sakkadik hareketler: Her iki gözün aynı yöne doğru yaptığı, küçük ve eş zamanlı hareketler.

Salyangoz: İç kulakta işitmeden sorumlu olan yapı, kohlea (yalnızca insanlarda salyangoz biçimindedir).

Sarı benek: Retinada hafif bir çukur gibi görünen, yalnızca koni hücreleri taşıyan, en keskin görüşe sahip olan nokta.

Saurischia : Sürüngen tipi kalça kemerli ve genelde etçil olan dinozorlara denir.

Sensilla: Böceklerin antenlerinde, bacaklarında, ağız parçalarında ya da vücutlarının diğer yerlerinde bulunabilen, dokunma ve koklama gibi görevleri bulunabilen, özel duyu kılları.

Septum: Bölme.

Seymouria: İki yaşamlılarla sürüngenler arasında bulunan bir geçiş formu. Kertenkeleye benzer, kısa ve küt ayakları vardı.

Sil: Özel şekilde dizilim gösteren mikrotübüllerden oluşan (merkezde 1 çift + çevrede 9 çift), ritmik şekilde hareket edebilen, hücre zarının saç kılı şeklindeki dış uzantıları.

Sinaps: Sinir hücreleri arasında kimyasal iletişimi sağlayan bağlantı bölgeleri.

Sinüs: Organların ya da dokuların arasındaki boşluk.

Siyanolab: Mavi renge karşı duyarlı olan koni hücrelerinin sahip olduğu fotopsin.

Skala: Genişliği ve çeşitliliği gösteren çizelge.

Sklera: Gözün en dıştaki tabakasının göz yuvarının arka bölümüne uzanan kısmı, sert tabaka.

Skotopsin: Çubuk hücrelerinde bulunan opsin tipi.

Somatosensör: Bedensel duyulara ilişkin olan.

Sonik frekanslar: İnsan kulağının algılayabildiği dalga boyları arasındaki sesler, 20Hz-20kHz.

Statokist: İçerisinde denge taşı bulunan kesecik, denge kesesi.

Statolit: Denge duyusunun şekillenmesinde görev yapan, sıklıkla bir kese içerisinde bulunan mineral birikimleri, denge taşları.

Stereoskopik görüş: Gözlerin görüş alanlarının birbiriyle büyük ölçüde kesiştiği, bu sayede de gerçek üç boyut ve derinlik algısının bulunduğu görüş, hacimli görüş.

Stimulus: Elektriksel potansiyel farkı sonucu ortaya çıkan ve iletilebilen, harekete geçirici etki, uyartı.

Stromatoporoid: Büyük resifleri oluşturan organizmalar.


T

Talamus: Beyinde ilkel davranışların kontrolünden sorumlu olan, bazı araştırmacılarca beynin merkezi sayılabilen, simetrik yapıdaki iç beyin bölümü.

Tapetum lucidum: Omurgalı hayvanlarının çoğunun gözünde retina tabakasının gerisinde bulunan, ışığı ikinci kez retinaya yansıtarak az ışıkta görüş yeteneğini artıran tabaka.

Tat tomurcukları: Dilin papillaları üzerinde yer alan, farklı tipleri bulunabilen, tat moleküllerine karşı duyarlı kemoreseptörler.

Tentakül: Uzantı.

Termoreseptör: Sıcaklık değişimlerine karşı duyarlı almaç.

Tetis Denizi: Mesozoyik zamanda, Hint Okyanusu oluşmadan önce Godvana ile Lavrasya arasında kalan denize verilen ad.

Tetrapodomorf: Balık benzeri sürüngenler.

Therapsid: Memelilerin atası olarak kabul edilen ve sürüngenlerle memeliler arası bir form.

Tonik reseptör: Sabit bir şekilde devam eden uyarana karşı yalnızca bir kez impuls oluşturan reseptör. Uyaran devam etse bile bir kez daha impuls oluşturulmaz, hızlı uyum kazanılır.

Trikromatik görüş: Üç farklı renge karşı duyarlı koni hücresinin işlev gördüğü görüş biçimi.

Trilobit: Paleozoyikte zamanda yaşayan ve soyu tükenen bir eklembacaklı türü.


U-Ü

Ultrasonik frekanslar: İnsan kulağının algılayabildiği dalga boyu aralığından daha yüksek frekanslı sesler, 20kHz ve ötesi.

Ultraviyole: Elektromanyetik spektrumun, mor renk veren dalga boylarından daha ileride bulunan kısmı, morötesi.

Uyartı: Elektriksel potansiyel farkı sonucu ortaya çıkan ve iletilebilen, harekete geçirici etki, stimulus.


V

Ventral: Bir organizmanın karın kısmı.

Vestibüler organ: Balıklarda, ikiyaşamlılarda ve sürüngenlerde görülen, kohleadan daha düşük frekanstaki sesleri algılayabilen işitme organı.

Vestibüler sistem: İç kulakta yer alan kulak taşlarını ve yarım daire kanallarını içeren, denge duyusundan sorumlu sistem.

Vomeronasal organ: Bazı canlılarda normal koku alma duyusuna ek olarak işlev gören, ağzın tavanı ve burun arasında bulunan özel bir organ, Jacobson organı.
Yanal çizgi: Balıkların vücutlarının sağ ve sol yanlarında bulunan, birçok farklı duyunun algısından sorumlu olan, kanalcıklar taşıyan bir dizi özel pulla örtülü duyu sistemi.


Y

Yutak: Ağız boşluğu ve yemek borusu arasındaki kaslı kanal, farinks.


Z





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...