4 Ağustos 2012 Cumartesi

Gökbilim Öyküleri 01 - Eratosthenes'in Dünya'sı

Burasının batısında 50 kilometre ileride, bir zamanların en büyük şehirlerinden birisi olan ve Eratosthenes isimli adamın yaşadığı eski İskenderiye şehri var.

Arkadaşı onu Yunan alfabesinin ikinci harfi "beta" olarak isimlendirmişti çünkü ona göre Eratosthenes her konuda "en iyi ikinciydi". Fakat şurası kesin ki birçok alanda Eratosthenes "alpha" idi. O bir astronom, tarihçi, coğrafyacı, filozof, şair, tiyatro eleştirmeni ve matematikçiydi. Aynı zamanda İskenderiye Büyük Kütüphanesi'nin de yöneticisiydi.


Birgün kütüphanede papirüsten yapılmış bir kitabı okurken oldukça ilginç bir açıklamaya rastladı.Oldukça güneyde bulunan Syene şehrinde yılın en uzun günü oldukça dikkate değer bir olay olmaktaydı. 21 Haziran günü, tapınağın sütunu ya da dikey durumdaki bir sopanın gölgesi, öğleye doğru oldukça kısalmaktaydı.

Diğer günlerde içi gölgeli olan bir kuyunun içi ise o gün öğle saatine doğru güneş ışınları ile dolmaktaydı. Tam öğle vaktinde ise,tapınak sütununun hiç gölgesi yoktu. Kuyunun içine bakıldığında ise dipteki sudan yansıyan güneş görülmekteydi. O anda güneş tam tepe noktasındaydı.

Bu olay herhangi birisi için dikkat çekmeyen sıradan bir olaydı. Sopalar, gölgeler, kuyudaki sudan güneşin yansıması, güneşin gökteki pozisyonu basit günlük olaylardı. Bunların bir önemi var mıydı? Ama Eratosthenes bir bilimadamıydı, ona göre bu basit olaylar bir şekilde dünyayı değiştiriyorlardı, hatta bir şekilde dünyayı açıklıyordu.

Tabi ki Eratosthenes’in 21 Haziran günü, tam öğle saati İskenderiye'de yaşadığı, sopanın hiç gölgesiz durumda olması tecrübesinin aynısını, İskenderiye'ye yakın olan bu yerde de izleyebiliriz. Çok şüpheci bir kişi diyebilir ki, Syene şehrinden gelen bu raporda bir hata var. Fakat bu gözlem kesinlikle herkesin gözlemleyebileceği bir olaydı. Bu kadar önemsiz bir konuda neden birisi yalan söylesinki?

Eratosthenes kendi kendisine sormuş olmalıydı: Nasıl olurdu da, Syene şehrindeki bir çubuk hiç gölge yapmazken, 800 km. kuzeydeki İskenderiye'deki çubuk tam aynı gün aynı saatte, oldukça belirgin bir gölge yapardı?

İşte size eski Mısır'ın bir haritası. Bu yerleştirdiğim iki çubuk iki obelisk olsun. Birisi buradaki İskenderiye'deki diğeri ise Syene'deki. Her iki çubuk hiç gölge göstermeseydi, kolaylıkla Dünya'nın düz olduğunu söyleyebilirdik. Eğer hem Syene'deki hem de İskenderiye'deki gölgenin boyu aynı olsaydı bu da Dünya'nın düz olduğunu bize anlatırdı.

Eratosthenes aynı anda Syene'de hiç gölge yokken, İskenderiye'de belirgin bir gölgenin nasıl izah edileeğini kendi kendine sormuş olmalı. Bunun tek cevabı Dünya yüzeyinin eğik olmasıydı. Sadece o kadar da değil eğim ne kadar büyükse gölgelerdeki farko kadar artmaktaydı. Güneş, ışınlarını Dünya'ya dik olarak gönderecek uzaklıktaydı. Güneş'in farklı açılardaki çubuklardaki gölgesi de farklıydı. Gölge uzunluklarındaki farklı gözlemler, İskenderiye ve Syene arasındaki mesafenin 7 derecelik bir eğime sahip olduğunu göstermekteydi.

Yani demek istediğim, eğer çubukların dünyanın merkezine doğru izdüşümlerini uzatırsak, merkezde her birisi birbirinden 7 derece ile ayrılıyordu. Yani, 7 derece ise, 360 derece olan Dünya'nın çevresinin tamamının yaklaşık 50'de biriydi. Eratosthenes, İskenderiye ile Syene arasındaki uzaklığı da biliyordu. Biliyordu ki uzaklık 800 kilometreydi. Nasıl? Çünkü bahsettiğim hesaplama için gereken iki şehir arasındaki mesafeyi ölçmek için bir adam kiralamıştı.

Şimdi, 800 kilometreyi 50 ile çarptığımızda bu 40.000 kilometre eder. Bu da Dünya'nın çevresi olmalıydı. Bu, başlangıç noktasına tekrar gelebilmek için katetmemiz gereken mesafeydi. Doğru cevap buydu. Eratosthenes'in kullandığı aletler ise çubuklar, göz, ayak ve beyindi. Ek olarak deney coşkusu. Bu aletlerle Dünya'nın çevresini önemsiz bir hatayla doğru olarak hesapladı. 2200 yıl öncesi için oldukça iyi bir sonuç bu...


- Carl Sagan -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...